Aşk istiyordu çocuk, karşılığı olan bir aşk. Evet, 29 yaşındaydı, evet, biliyordu insanlar saf değildi artık. Ama hala saf bir aşk istiyordu, otuzuna inceden göz kırparken. Belki bu bir hataydı, belki boşa bir bekleyişti bu. Ama yine de bir karşılık bekliyordu aşkına. Çünkü aşk, tek taraflı olunca sadece acı veriyordu.
Saat gecenin bilmem kaçı. Sigaranın dumanı sessizce terk ediyor odayı. Anason kokusuna karışmış sezen nağmeleri. "Zaman" diyor Sezen, "birazcık zaman"... Hangi zaman be Sezen? Zaman dediğin meret hiç bir şeye ilaç olmuyor, unutturmuyor hiçbir şeyi. Ne senin dediğin gibi geçiyor her şey, ne de biz tükeniyoruz. Her gün, aynı ızdırabı en baştan yaşıyoruz.
Her sabah yanımda dev bir uçurum sanki yokluğu. Her sabah, boşluğu sararak başlıyor günlerim. Onun kokusuyla bezenmeyince, aldığım nefesin bir anlamı olmuyor. Ona ait olmayan her ses, sanki bir ölüm çığlığı, sanki kıyametin ilanı. Hoş, kıyamet bir çözüm, mutlu bir son gibi geliyor bazen. Her son acı değil, bazen de kurtuluş oluyor.
"Kolay olmayacak, elbet üzüleceğim"... Bak ne de güzel söylemişsin. Evet, mutlaka bir iz bırakacak. Geçmeyecek yani hiçbir şey. O izle yaşayacaksın bir ömür boyu. O büyük boşluk kaplayacak içini. Kalbinin her atışında hissedeceksin o boşluğu. Kolay olmayacak...
Yine gece, yine rakı, yine sezen... Ne kadar içersen iç, geçmeyecek bu yalnızlık. O gelmeyecek, ne kadar istesen de. Gelen sadece yeni bir kadeh, paylaşılmayan bir hayat... Tek başına nefes almanın verdiği sonsuz hüzün. Sana hayat vermekten başka hiçbir işe yaramayan bir kalp, ne işe yarar ki? İnanma kalbin görevi seni yaşatmaktır diyenlere. Kalp dediğin başkası için atmalı, seni hayatta tutmak için değil.
Birini gördüğünde nefes almak zor geldi mi sana hiç? Hiç, birinin varlığı içini kapladı mı, baştan sona? Hiç yaşadın mı bu duyguyu? Aşk bu duyguydu işte benim için. Tüm hayat durdu sanki onu gördüğüm anda. Nefes almak bile, gereksiz bir eylem haline geldi. Dünyadaki milyonlarca renk, onda birleşti bir anda. Onu gördüğüm an değişti her şey. Her şey anlamını, önemini yitirdi. Öylesine kapladı ki içimi, nefes alamadım be. İlk defa gördüğün birisi, nasıl olur da böylesine boğabilir seni? Nasıl bir güzelliktir ki bu, gözünün önünden gitmez, gözünde yaş olarak yaşar?
"Ben seni seviyordum, sen bilmiyordun" demiş şair. Bilmemesi acı değil be şair. Asıl acı olan satırlar: " Ben seni seviyordum, senin umrunda değildi". Bunu yaşamadıysan eğer, bana acıdan bahsetme. Böylesine muhteşem bir varlığın umrunda olmamak... Senin tüm benliğine işlemiş bir varlığın gözünde, bir zerre öneme sahip olmamak. Asıl acı buydu işte. Tek taraflı aşktı, cehennem diye tabir edilen şey. Hem de bu dünyada yaşanan cehennem...
"Beni unutma" bile diyememek ne kadar acıtan bir şey, bilir misin sen? Senin varlığından zerre kadar etkilenmeyen bir varlığa bunu nasıl söyleyebilirsin ki? Hiç bir şey söyleyememek, bu dünyadaki en kötü şey sanırım.
Saat gecenin bilmem kaçı... Anason kokusuna karışmış sigara dumanı.Sen benim farkımda bile değilsin güzel kız. O yüzden tüm bu kelimeler sana değil de bu satırlara yazılıyor. Sen yatağında mışıl mışıl uyurken, bu salak burada bunları yazıyor. Asla olmayacağını bilmek bile bir şeyi değiştirmiyor. "Bir ümitle, ya olursa dersin hep, bile bile her şeyin bittiğini"